
Oryantalizm Başörtüsüne Neden Düşman? Şaşırtan Gerçekler!
Oryantalizm, yüzyıllardır Batılıların Doğu'ya bakış açısını şekillendiren ve Doğulu kadını genellikle harem hayatına hapsedilmiş, sessiz, çaresiz veya erotik bir figür olarak resmeden bir ideolojidir. Bu çarpık temsil, Müslüman kadının örtüsünü bile özgürlüğe engel bir sembol gibi göstererek, onun toplumsal varlığını sınırlandıran bir zihinsel hapishaneye dönüştürmüştür. Peki, bu mitik anlatılar günümüzde hala nasıl dolaşımda ve Müslüman kadınlar üzerindeki etkileri neler?
Oryantalizmin Kadın İmgesi: Egzotik ve Kurtarılmaya Muhtaç
Edward Said'in Oryantalizm kavramı üzerinden düşündüğümüzde, Doğulu kadının Batılı temsillerde sürekli mağdur, geri kalmış ve kurtarılmaya muhtaç bir figür olarak sunulmasının arkasında yatan ideolojik ve politik amaçlar nelerdir? Dr. Gülnur Külünkoğlu'na göre, oryantalizm Doğu'ya ilişkin söylemini ikili karşıtlıklar zemininde kurar: Üstün-aşağı, ileri-geri, medeni-barbar gibi. Bu karşıtlıklar üzerine kurulan söylemde Doğu, geri kalmış ve aşağı olarak konumlandırılmıştır. Bu bağlamda Doğulu kadın da egzotik bir figür olarak konumlandırılırken olumsuz bir zemine yerleştirilir.
Külünkoğlu, "Doğulu kadın mağdur ediliyor" cümlesinin bu durumu özetlediğini belirtiyor. Modern öncesi dönemlerden itibaren Doğulu kadının Batı temsillerinde bazen kurban edilmiş, bazen haremde veya sarayda hapsedilmiş, ama öfkeli, çaresiz veya şehvet düşkünü hallerde görüldüğünü ifade ediyor. Bu temsillerde bir ilkellik ve gerilik hissedilir. Aslında burada bir zemin oluşturulur. Doğulu kadının, gelişmemiş ve geri kalmış olduğuna, mağdur edildiğine ve baskı altında olduğuna "ikna edilmesi" gerekmektedir. Başka bir ifade ile bu durum, kendisinin bile farkında olmadığı bir geri kalmışlıktır. Kendisi farkına varmalıdır ki "kurtarılmayı" kabul etsin. Daha derin siyasi ve ideolojik amaçların söz konusu olduğunu tabii ki söyleyebiliriz.
Örtü: Özgürlüğe Engel mi, Kimliğin İfadesi mi?
"Örtüyü kaldırmak" ifadesi, Batı merkezli anlatılarda yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda ideolojik bir müdahale anlamına mı gelir? Bu söylem nasıl okunmalı ve değerlendirilmelidir? Avrupalı devletlerin kendilerini Doğu ülkelerinde sömürgeci güçler olarak kurmasıyla örtünün daha belirgin biçimde Müslüman kadın hakkındaki Batılı anlatılarda yer tuttuğunu görüyoruz. Özellikle harem, örtü ve peçe unsurları, Doğulu kadının mağdur edildiğine ve ezildiğine ilişkin oryantalist söylemde yerini alır. Sömürgecilerle ortaklık halindeki işverenler tarafından kadınların sosyal ortamlara Batılı’nın istediği tarzda giyinmiş olarak katılmaya zorlanması, eşleri vasıtasıyla olmuştur. Eşlerin bu konuda çaresizlik içinde olması oldukça dikkat çekici bir biçimde tasvir edilir. Bu uygulamalarla Batı’nın değerlerinin merkezde olduğu ve Doğu’nun değerlerinin yok sayıldığı bir yaşam biçimi dayatılmıştır.
- Batı'nın gözünde Müslüman kadın kurtarılması gerekir.
- Oryantalist söylemlerde Müslüman kadının örtüsü neden özgürlüğe engel bir sembol olarak sunulurken, bu kadının örtünmeyi inancı ve iradesiyle seçtiği gerçeği göz ardı ediliyor?
- Bu çarpıtılmış temsil, Doğulu kadının toplumsal varlığını ve hareket alanını nasıl sembolik olarak sınırlandırıyor?
Oryantalizm Doğulu kadını kendi kapalı sistemi içinde bir yere yerleştiriyor. Yerleştirdiği bu yerin gerçeklikten uzak olup olmamasıyla ilgilenmiyor. “Doğulu veya Müslüman kadın baskı altındadır” cümlesi oryantalizmin kitaplığında çeşitli versiyonlarıyla yerini aldıktan sonra ilgili ifadeler her okunduğunda Doğulu kadın sanki tekrar tekrar hapsediliyor, tekrar tekrar hareme kapatılıyor. Bu anlatılar, günümüzde görsel araçlarla zenginleştirilerek sunulmaya devam ederek adeta pekiştirilmiş olur. Dolayısıyla Doğulu Müslüman kadın her daim kurtarılması ve özgürleştirilmesi gereken bir kadın halini alır.
Tesettür ve Özgürlük Arasında Yeniden Tanımlanan Kimlik
Bugün İslami feminizm ya da yerli kadın hareketleri, bu mitik anlatılara karşı nasıl alternatif söylemler geliştiriyor? Tesettür, bu bağlamda yeniden mi tanımlanıyor? Tesettür meselesi, modernleşme ile hem zamansal hem de bölgesel olarak yeniden farklı şekillerde tanımlanmıştır. Ama çoğu zaman oryantalizmin anlam dünyasından bağımsız olamamıştır. Farklı tonlara sahip olmakla birlikte İslami feminizm ve yerli kadın hareketleri, bu anlatılara karşıt söylemler geliştirdiklerini iddia etseler de etkileniyorlar. Çünkü bu hareketler, geleneğe ve geleneksel yorumlara karşıtlıkla öne çıkıyor. Bu noktada oryantalizmle ortak bir yerde birleşmiş oluyorlar. Mesela Müslüman doğulu kadının geleneksel kaynaklardaki yorumlarla pasifleştirilmiş olduğunu İslami feminist söylemler de benimser. Buradan yola çıkarak klasik örtünme biçimleri eleştirilir. Müslüman kadının örtünme biçiminin nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalar yapılır. Özellikle bu noktada “özgürlük” vurgusunun arttığını görüyoruz. Bu süreçte tesettür, bağlayıcı bir emir olmaktan çok “yeniden şekillendirilebilir” ve “sınırları esnetilebilir” bir tercih olmakla öne çıkıyor.
Oryantalizmin Doğulu kadın imgesi üzerindeki etkileri günümüzde hala devam etmektedir. Müslüman kadınların kimlikleri ve özgürlükleri üzerine yapılan tartışmalarda bu tarihi ve ideolojik arka planı anlamak büyük önem taşımaktadır. Dr. Külünkoğlu'nun analizi, oryantalist bakış açısının Müslüman kadınların toplumsal varlığını nasıl sınırladığını ve bu konuda farkındalık yaratmanın gerekliliğini vurgulamaktadır. Müslüman kadınların kendi kimliklerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortamın yaratılması, oryantalizmin yarattığı çarpık algıların aşılmasıyla mümkün olacaktır.