Bu yazıda, önceki yazılarıma gelen eleştiriler ışığında, Şeriat ve Tarikat arasındaki ilişki ele alınacaktır. Tasavvuf ehli bir büyüğümün "mutlak itaat" kavramı üzerine yaptığı uyarılar doğrultusunda, konuyu daha geniş bir perspektiften değerlendirmeye çalışacağım. Amacım, İslam'ın her yönüyle yaşanmasına katkı sağlamak ve yanlış anlaşılmaları gidermektir.
Şeriat ve Tarikat: İslam'ın İki Yüzü
İslam, sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda insanın hayatını tüm yönleriyle kuşatan bir yaşam biçimidir. Bu büyük sistemin ana yolunu Şeriat, kalbî ve manevi yönünü ise Tarikat oluşturur. Şeriat ilim, tarikat ise irfandır. İrfan, sadece kuru bir bilgi değil, kalp ve ruhla idrak edilen derin bir hikmet ve marifettir. "Kim kendini tanırsa, Rabb’ini de tanır" hakikatini hedefler.
İrfan sahibi kişi; kalp gözüyle bakar, nefsiyle mücadele eder, Allah'ı sadece dille değil, kalple de zikreder, amelini riya için değil, ihlasla yapar. Bu kişiler, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye çizgisinde yürüyen, tasavvufi terbiyeden geçen, bir Mürşid-i Kâmilin manevi terbiyesinde hakikate yönelen insanlardır.
Şeriat ve Tarikatın Tanımı ve Önemi
Şeriat Nedir? Şeriat, Allah'ın kulları için koyduğu kanunlar bütünüdür. Namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerden tutun da ticaret ahlakına, miras hukukuna kadar hayatın her alanını düzenler. Şeriat olmadan Müslümanca bir hayat yaşanamaz. Şeriat, dinin zahiri yönüdür.
Tarikat Nedir? Tarikat, şeriatın yörüngesinde hareket eden kalbin terbiye edilme sürecidir. Allah'a ulaşma yolunda nefsi terbiye etme, kalbi temizleme ve ahlakı güzelleştirmeyi hedefler. Kişi farzları öğrenir ve uygular ama aynı zamanda niyetini, kalbini ve iç dünyasını da inşa etmeye gayret eder. Tarikat, sadece zikir meclisi değildir; adabdır, edeptir, teslimiyettir, irşattır.
Şeriat, tarikattan önce gelir. Eğer bir kimse farzları terk ederek tasavvuf yoluna girdiğini iddia ediyorsa, o kişi tarikat ehli değil, nefsinin esiridir. Şeriatın haram kıldığını tarikat helal kılamaz! Şah-ı Nakşibend Hazretleri "Tarikatımız, Kur'an ve Sünnet üzerinedir" buyurmaktadır. Yani, tarikat yolu, Efendimiz(s.a.v)'in yoludur.
Şeriat neyi emrediyorsa o yapılır, neyi yasaklıyorsa ondan uzak durulur. Tarikat, Şeriat temeli üzerine bina edilir. Mesela, namazı nasıl kıldığımız şeriatla ilgilidir. Ama o namazı huşu içinde ihlasla, kalp huzuruyla kılmak tarikatla ilgilidir. Bir yandan emirleri yerine getirirken, diğer yandan kalbi gafletten kurtarmak için mücadele edilir. İşte bu iç mücadeleye, tasavvufta "seyr-i sülûk" denir. Yani, bir Müslüman Şeriatla ibadet eder, tarikatla ibadeti derinleştirir.
İmam-ı Gazali Hazretleri buyurur ki; “Şeriat, ağaca benzer; tarikat onun meyvesidir, ağaçsız meyve olur mu?” Elbette olmaz. Ama aynı şekilde meyvesiz ağaç da kuru bir odun gibidir. İşte denge buradadır. Kimi insanlar şekli korur ama ruhu unuturlar. Kimileri de şekli terk edip sadece ruhu ararlar. Oysa, Allah hem zahiri hem batını birden ister.
Şeriat ve Tarikat İlişkisi
Sonuç olarak Şeriat ve tarikat iki ayrı yol değildir. Şeriatla disiplin kazanılır, tarikatla nefis terbiye edilir. Şeriatla Allah'ın emirleri anlaşılır, tarikatla o emirlere sevgiyle bağlanılır, her ikisi birlikte olursa, hakikate varılır.
Yüce Rabb'im hepimize şeriatın zahirini yaşamayı, tarikatın özünü tatmayı, hakikatin sırrına erenlerden olmayı nasip eylesin.