
Afganistan'da Umut Işığı! Taliban Yönetimiyle Yeni Dönem Mi?
Afganistan, son yarım yüzyılda savaşın, işgalin ve iç çekişmelerin en ağırını yaşamış bir ülke. Ancak bunca felakete rağmen, dirençli ve umudunu kaybetmeyen bir halkı da barındırıyor. Bugün, Taliban'ın iktidarda olduğu "İslam Emirliği" için en çok sorulan soru şu: Bu ülke yeniden huzura ve refaha kavuşabilir mi?
Afganistan'ın Kayıp Nesilleri ve Yeni Bir Başlangıç
Gazneli Mahmud'dan Gurlulara ve Babürlülerden Nadir Şah'a kadar bölgenin değişiminde rol oynamış Afgan milleti, İngiliz işgalinden sonra derin bir yoksulluğa sürüklendi. Açlık, yoksulluk, yetimlik ve sakatlık ülkenin kaderi haline geldi. Osmanlı sonrası bozulan dünya düzeninde, Batıcılığın dayattığı kültürel sömürgecilik, Afganistan'da bir kimlik bunalımı yarattı. Laiklik, din karşıtlığı, komünizm ve milliyetçilik gibi dış etkilerle ülke travma yaşadı. İlk adımlar, Rus yanlısı yönetimlerin ülkeyi Moskova'ya teslim etmesiyle atıldı. Batılı ülkeler ise "demokrasi" söylemiyle geldikleri Afganistan'da halkın payına yalnızca kan, gözyaşı ve yıkım bıraktı.
Taliban'ın iktidara gelmesiyle ülke genelinde emniyetin sağlandığı ve güvenlik sorunlarının azaldığı gözlemleniyor. Yol kesmeler, hırsızlıklar, adam kaçırmalar ve bombalı saldırılar büyük ölçüde son buldu. Bu durum, halkın gündelik yaşamına nefes alma imkânı tanıyor. Elbette bu tablo eksiksiz değil. Ancak bu görece güvenlik ortamı, barışçıl bir yeniden inşa süreci için bir temel olabilir. Burada önemli olan, Taliban'ın sağladığı bu güvenliği, kamu kurumlarında yayacağı kapsayıcı bir yönetişim anlayışı, ehliyet ve liyakat esasıyla taçlandırmasıdır.
Ekonomik Kalkınma ve Uluslararası Destek
Afganistan doğal kaynaklar açısından zengin olsa da, 40 yılı aşan savaş sürecinde yatırım yapılamayan topraklarda, iş bulamayan genç ve çalışkan bir nüfusa sahip. Jeopolitik ve jeostratejik konumu ülkeyi ayrıcalıklı kılıyor. Tüm bu özellikler, doğru politikalar ve adil uluslararası destekle bir kalkınma modeline dönüştürülebilir. Ancak bunun için ülkenin ekonomik izolasyondan çıkarılması gerekiyor. Afgan halkı çalışmak, üretmek ve geleceğini kendi eliyle kurmak istiyor. Uluslararası toplum ise bir yol ayrımında: Ya geçmiş hataları tekrarlayarak Afganistan'ı yalnızlığa itmeye devam edecek ya da yapıcı diyalog ve kontrollü destekle halkın ayağa kalkmasına yardımcı olacak.
Afganistan'a yapılacak şartlı yatırımlar ve samimi yardımlar, ülkedeki bazı eğilimleri yumuşatacak ve bölgesel istikrara katkı sağlayacaktır.
Afganistan'ın Geleceği ve Kadınların Rolü
Afganistan'ın geleceği için en stratejik alan eğitimdir. Batılı kurumların kız çocuklarının okutulması, kadınların toplumsal hayata yeniden kazandırılması üzerinden Taliban rejimine yüklenmesi hala eski sabit fikirleri ve önyargılarıyla meseleye baktıklarını ve Afganistan'a bakış açıları ve vizyonlarında pek bir şey değişmediğini ortaya koyuyor. Uzaktan bakıldığında kadının toplumdaki yeri ve kız çocuklarının eğitimden yoksun bırakılması gibi eleştiriler hemen karşımıza çıksa da binlerce şehit hanımının ve kız çocuklarının topluma kazandırılmasının Afganistan’ın geleceğini inşa edebilecek kapasitede bir yoğunlukla ülke için ciddi bir kazanım olacağının Taliban rejimi açısından da göz ardı edilemeyeceğini, bu yüzden karşımızda kendileri ile savaşmış olsalar da toplumun her kesiminden dul ve yetimlere sahip çıkılması gerektiğini düşünen ve bunun için önemli adımlar atan bir Taliban olduğunu da bilmek gerekiyor.
Tek sorun bu süreci Batı’nın dayattığı şekilde mi yürütmesi gerekiyor yoksa kendi doğruları üzerinden yürüterek bu sessiz çoğunluğun Afgan toplumuna entegre edilerek katma değer üretmesini sağlaması mı gerekiyor noktasında… Bu süreci başarı ile yürüten Taliban hem toplumsal uzlaşının hem de sürekli bir insan hakkı ihlali olarak karşısına çıkarılan, kızların eğitimi ve kadınların toplumdaki yeri konusunu, aynı zamanda ulusal kalkınmasının bir anahtarı olarak karşısında bulabilir. Taliban yönetiminin, havalimanlarında kadın çalışan istihdamı sağladığı gibi başka bir çok alanda atacağı her adım, uluslararası kamuoyunun da bakışını dönüştürebilecek etkiye sahip olacaktır. Taliban’ın öngördüğü ve kabul edilebilir şekilde Afgan kadınlarının toplumsal hayata daha aktif katılması, Afganistan’ın dünyaya açılan en güçlü kapısı olabilir. Bu konuda yapılacak teşvik edici yerel ve diplomatik çabalar, toplumsal dönüşümün hızını daha da artırabilir.
Yeni Bir Diplomatik Yaklaşım ve Tarihi Fırsat
Uluslararası toplumun Afganistan'a yaklaşımında yeniden düşünmeye ihtiyacı var. On yıllar süren askeri müdahalelerden sonra, artık çözümün müzakere, sabır ve anlayışta olduğu kabul edilmeli. Taliban yönetimiyle kurulacak diyalogda, kırmızı çizgiler korunurken, karşılıklı güvene dayalı bir süreç tasarlanması öngörülebilir. Afganistan yalnız bırakıldığında yalnızca kendi içinde değil, bölgesel dengelerde de istikrarsızlık yaratma potansiyeline sahip. Oysa sağduyulu, akıllı ve insan odaklı diplomasiyle bu topraklar bölgede ciddi bir barış köprüsüne dönüşebilir.
Afganistan bir kez daha tarihi bir dönemeçte. Taliban yönetimi, geçmişin tecrübelerinden ders çıkararak halkın beklentilerini gözetme eğilimi gösteriyor. Bu tutum devam ettiği sürece bu topraklar karanlık bir geçmişten aydınlık bir geleceğe yönelme fırsatı yakalayabilir. Ama bu fırsat sadece içerideki iradeye değil, dışarıdan sağlanacak adil ve kapsayıcı bir desteğe de bağlı. Uluslararası güçler, Afganistan'ı yalnız bırakmak yerine, şartlara bağlı pozitif bir angajman politikası izlemeli. Bu sadece Afgan halkının değil, tüm bölgenin huzuru için en doğru strateji olacaktır. Çünkü Afganistan yeniden ayağa kalkarsa, bu sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın ortak vicdanının onarılması anlamına da gelecektir.
Afganistan, yeni bir başlangıç için tarihi bir fırsata sahip. Taliban yönetiminin atacağı adımlar ve uluslararası toplumun desteği, ülkenin geleceğini şekillendirecek. Unutmayalım ki, Afganistan'ın yeniden inşası, sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın vicdanının onarılması anlamına geliyor. Mesele zaman, sadece, birazcık zaman…