Kasım 26, 2024

Şura Suresi meali ve anlamı Diyanet: Şura Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu

[ad_1]

Mushaftaki sıralamada kırk ikinci, iniş sırasına göre altmış ikinci sûredir. Mekke döneminde, Zuhruf sûresinden önce ve Fussılet sûresinden sonra nâzil olmuştur. 23-24, 25-26, 27 ve 39-41. âyetlerinin Medine’de indiğine dair rivayetler de bulunmaktadır (İbn Atıyye, V, 25; İbn Âşûr, XXV, 23-24). Fakat üslûp ve içerikleri bu âyetlerin de Mekke döneminde indiği izlenimini vermektedir (bu konuda ve ilgili rivayetlerin taşıdığı zaaflar hakkında bk. Derveze, V, 159, 175-178, 182-183, 187-189). İşte Şura Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ve meali

ŞURA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU

1.Ha mım

2.Ayn sın kaf

3.Kezalike yuhıy ileyke ve ilellezıne min kablikellahül azızül hakım

4.Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve hüvel aliyyül azıym

5. Tekadüs semavatü yetefettarne min fevkıhinne vel melaiketü yüsebbihüne bi hamdi rabbihim ve yestağfirune li men fil ard e la innellahe hüvel ğafurur rahıym

6.Vellezınettehazu min dunihı evliyaellahü hafızun aleyhim ve ma ente aleyhim bi vekıl

7.Ve kezalike evhayna ileyke kur’anen arabiyyel li tünzira ümmel kura ve men havleha ve tünzira yevmel cem’ı la raybe fıl ferıkun fil cenneti ve ferıkun fis seıyr

8.Ve lev şaellahü le cealehüm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdhılü mey yeşaü fı rahmetih vezzalimune ma lehüm miv veliyyiv ve la nesıyr

9.Emittehazu min dunihı evliya’ fellahü hüvel veliyyü ve hüve yuhyil mevta ve hüve ala külli şey’in kadır

10.Ve mahteleftüm fıhi min şey’in fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbı aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb

11.Fatırus semavati vel ard ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve minel en’ami ezvaca yezraüküm fıh leyse ke mislihı şey’ ve hüves semıul besıyr

12.Lehu mekalıdüs semavati vel ard yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu bikülli şey’in alım

13.Şeraa leküm mined dıni ma vessa bihı nuhav vellezı evhayna ileyke ve ma vessayna bihı ibrahıme ve musa ve ıysa en ekıymüd dıne ve la teteferraku fıh kebüra alel müşrikıne ma ted’uhüm ileyh allahü yectebı ileyhi mey yeşaü ve yehdı ileyhi mey yünıb

14.Ve ma teferraku illa mim ba’di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm ve lev la kelimetün sebkat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudiye beynehüm ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudıye beynehüm ve innellezıne urisül kitabe mim ba’dihim lefı şekkim minhü mürıb

15.Fe li zalike fed’u vestekım kema ümirt ve la tettebı’ ehvaehüm ve kul amentü bima enzelellahü min kitab ve ümirtü li a’dile beyneküm allahü rabbüna ve rabbüküm lena a’malüna ve leküm a’malüküm la huccete beynena ve beyneküm allahü yecmeu beynena ve ileyhil mesıyr

16.Vellezıne yühaccune fillahi mim ba’di mestücıbe lehu huccetühüm dahıdatün ınde rabbihim ve aleyhim ğadabüv ve lehüm azabün şedıd

17.Allahüllezı enzelel kitabe bil hakkı vel mızan ve ma yüdrıke lealles saate karıb

18.Yesta’cilü bihellezıne la yü’minune biha vellezıne amenu müşfikune minha ve ya’lemune ennehel hakk e la innellezıne yümarune fis saati lefı dalalim beıyd

19.Allahü latıyfüm bi ıbadihı yerzüku mey yeşa’ ve hüvel kaviyyül azız

20.Men kane yürıdü harsel ahırati nezid lehü fı harsih ve men kane yürıdü harsed dünya nü’tihı minha ve ma lehu fil ahırati min nesıyb

21.Em lehüm şürakaü şerau lehüm mined dıni ma lem ye’zem bihillah ve lev la kelimetül fasli le kudıye beynehüm ve innez zalimıne lehüm azabün elım

22.Teraz zalimıne müşfikıyne mimma kesebu ve hüve vakıum bihim vellezıne amenu ve amilus salihati fı ravdatil cennat lehüm ma yeşaune ınde rabbihim zalike hüvel fadlüll kebır

23.Zalikellezı yübbeşşirullahü ıbadehullezıne amenu ve amilus salihat kul la es’elüküm aleyhi ecran illel mevededdete fil kurba ve mey yakterif haseneten nezid lehu fıha husna innellahe ğafurun şekur

24.Em yekuluneftera alellahi keziba fe iy yeşeillahü yahtim ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alımüm bizatis sudur

25.Ve hüvellezı yakbelüt tevbete an ıbadihı ve ya’fu anis seyyiati ve ya’lemü ma tefalun

26.Ve yestecıbüllezıne amenu ve amilu salihati ve yezıdühüm min fadlih vel kafirune lehüm azabün şedıd

27.Ve lev besetallahür rizka li ıbadihı le beğav fil erdı ve lakiy yünezzilü bi kaderim ma yeşa’ innehu bi ıbadihı habırum besıyr

Ve hüvellezı yünezzilül ğayse mim ba’di ma kanetu ve yenşuru rahmeteh ve hüvel veliyyül hamıd
29.Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı ve ma besse fıhima min dabbeh ve hüve ala cem’ıhim iza yeşaü kadır

30.Ve ma esabeküm mim müsıybetin fe bima kesebet eydıküm ve ya’fu an kesır

31.Ve ma entüm bi mu’cizıne fil ard ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr

32.Ve min ayatihil cevari fil bahri kel a’lam

33.İy yeşe’yüskinir rıha fe yazlelne ravakide ala zahril inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur

34.Ev yubıkhünne bima kesebu ve ya’fü an kesır

35.Ve ya’lemellezıne yücadilune fı ayatina ma lehüm mim mehıys

36.Fe ma utıtüm min şey’in fe metaul hayatid odünya ve ma ındellahi hayruv ve ebka lillezıe amenu ve ala rabbihim yetevekkelun

37.Vellezıne yectenibune kebairal ismi vel fevahışe ve iza ma ğadıbu hüm yağfirun

38.Vellezınestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm şura beynehüm ve mimma razaknahüm yünfikun

39.Vellezine iza esabehümül bağyü hüm yentesırun

40.Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha fe men afa ve asleha fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın

41.Ve lemenintesara ba’de zulmihı fe ülaike ma aleyhim min sebıl

42.İnnemes sebılü alellezıne yazlimunen nase ve yebğune fil erdı bi ğayril hakk ülaike lehüm azabıün elım

43.Ve le men sabera ve ğafera inne zalike le min azmil ümur

44.Ve mey yudlililahü fe ma lehu miv veliyyim mim ba’dih ve teraz zalimıne lemma raevül azabe yekulune hel ila meraddim min sebıl

45.Ve terahüm yu’radune aleyha haşiıyne minez zülli yenzurune min tarfin hafiyy ve kalellezıne amenu innel hasirınellezıne hasiru enfüsehüm ve ehlıhim yevmel kıyameh e la innez zalimıne fı azabim mükıym

46.Ve ma kane lehüm min evliyae yensurunehüm min dunillah ve mey yudlilillahü fe ma lehu min sebıl

47.İstecıbu li rabbiküm min kabli ey ye’tiye yevmül la meradde lehu minellah ma leküm mim melceiy yevmeiziv ve ma leküm min nekır

48.Fe in a’radu fema erselnake aleyhim hafıza in aleyke illel belağ ve inna iza ezaknel insane minna rahmetenk feriha biha ve in tüsıbhüm seyyietüm bima kaddemet eydıhim fe innel insane kefur

49.Lillahi mülküs semavati vel ard yahlüku ma yeşa’ yehebü li mey yeşaü inasev ve yehebü li mey yeşaüz zükur

50.Ev yüzevvicühüm zükranev ve inasa ve yec’alü mey yeşaü akıyma innehu alımün kadır

51.Ve ma kane li beşerin ey yükellimehüllahü illa vahyen ev miv verai hıcabin ev yurile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa’ innehu aliyyün hakım

52.Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedrı mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym

53.Sıratıllahıllezı lehu ma fis semavati ve ma fil ard e la ilellahi tesıyrul ümur

ŞURA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

ŞURA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU DEVAMI İÇİN TIKLAYIN

ŞURA SURESİ MEALİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Hâ. Mîm. Ayn. Sîn. Kaf. ﴾1-2﴿ Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. ﴾3﴿ Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O yücedir, uludur. ﴾4﴿ Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. ﴾5﴿ Allah’tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin. ﴾6﴿ Şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur’an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir. ﴾7﴿ Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur. ﴾8﴿ Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki dost yalnız Allah’tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadirdir. ﴾9﴿ Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O’na dayandım ve O’na yönelirim. ﴾10﴿

O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. ﴾11﴿ Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir. ﴾12﴿ «Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin» diye Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini çağırdığın bu (din),Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir. ﴾13﴿ Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler. ﴾14﴿ İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği Kitab’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O’nadır. ﴾15﴿

Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır. ﴾16﴿ Kitab’ı ve mizanı hak olarak indiren Allah’tır. Ne biliyorsun, belki de kıyamet saati yakındır! ﴾17﴿ Ona inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler. ﴾18﴿ Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür. ﴾19﴿ Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz. ﴾20﴿ Yoksa onların, Allah’ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır. ﴾21﴿ Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur. ﴾22﴿

İşte Allah’ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir. ﴾23﴿ Yoksa onlar, (senin için) Allah’a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir. ﴾24﴿ O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. ﴾25﴿ Allah, iman edip iyi işler yapanların tevbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. Kâfirlere gelince, onlara da çetin bir azap vardır. ﴾26﴿ Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarının haberini alandır, onları görendir. ﴾27﴿ O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır. ﴾28﴿ Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O’nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları biraraya toplamaya da kadirdir. ﴾29﴿ Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder. ﴾30﴿ Yeryüzünde (O’nu) âciz bırakamazsınız. Allah’tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur. ﴾31﴿

Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler) de O’nun (varlığının) delillerindendir. ﴾32﴿ Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. ﴾33﴿ Yahut yaptıkları yüzünden onları helâk eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır). ﴾34﴿ Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. ﴾35﴿ Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir. ﴾36﴿ Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar. ﴾37﴿ Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar. ﴾38﴿ Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar. ﴾39﴿ Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez. ﴾40﴿ Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. ﴾41﴿ Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır. ﴾42﴿ Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir. ﴾43﴿ Allah kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: Dönecek bir yol var mı? dediklerini görürsün. ﴾44﴿

Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler. ﴾45﴿ Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur. ﴾46﴿ Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmezden önce, Rabbinize uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz. ﴾47﴿ Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür! ﴾48﴿ Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. ﴾49﴿ Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir. ﴾50﴿ Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir. ﴾51﴿

İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin. ﴾52﴿ (O yol) göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın yoludur. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah’a döner. ﴾53﴿

grup porno avrupa yakası escort istanbul escort avcılar escort şirinevler escort beylikdüzü escort mecidiyeköy escort eskort izmit escort bayan lara escort antalya escort bayan güvenilir slot siteleri kingroyal giriş meritking giriş kingroyal madridbet bursa escort halkalı escort escort romabet bursa escort escort istanbul betvino beylikdüzü escort mecidiyeköy escort sex hikaye milanobet giriş ataköy escort istanbul escort roketbet roketbet güncel giris roketbet giris yap roketbet bahis